Recap #48
Haftanın dergi kapakları, Cannes seçkisi, Gucci cruise, moda haberleri, josh o'connor VE OKUMAK İSTEYECEĞİNİZ HER ŞEY
Bülten mail kutunuz için fazla uzun! Direkt web link’i için… Hatta inanılmaz uzun.
Başlamadan önce. Bu hafta en çok…
Popüler kültür tarihindeki ikinci büyük espresso anını yaşıyoruz.
İlki: Lady GaGa’nın “I dont consider myself particularly ethical person. BUT I AM FAIR” dedikten sonra kaşığıyla espresso bardığına vurmasıydı.
Üçüncüsü de bu hafta yaşanmış olabilir. Hunter Schafer ve Barry Keoghan, Cannes Film Festivali sırasında nespresso event’inde. THATS THAT ME ESPRESSO!!!
Bu arada ONE THING ABOUT ME, espresso’yu günde 78 kez dinleme rağmen asla Sabrina başka ne yapmış diye dinlememem “benim genel meraksızlığım”.
Bu arada siz de ESPRESSO’yu yıl sonunda Spotify listenizde birinci oldurtacak kadar dinliyorsanız Vulture konuyu masaya yatırmış.
Since the pop singer dropped “Espresso” last month, its grammatically incorrect hook — “That’s that me, espresso” — has taken over pop fans’ brains. Is Carpenter simply saying she’s the espresso or that she gives a specific type of espresso to men she’s into? Or maybe the guy she’s singing about is so hot that she temporarily forgot how grammar worked?
İşte Vulture’ı hep bu yüzden çok seviyoruz. DOĞRU GAZETECİLİK!!!
Vulture işi bir tık öteye götürüp Dil Bilimi prof’uyla röportaj bile yapmış. TEMBELLİĞİNİZDEN UTANIR MISINIZ? SANMAM!
“That’s that me, espresso” has burrowed into everybody’s head. What do you make of that line?
I always believe that pop music, especially bubblegum pop, is not meant to be taken seriously. So “That’s that me, espresso,” that’s not grammatically correct, right? The reduplication of the word that is there to foster a sense of playfulness, to catch attention. I think it also has to do with the rhyme scheme and the number of syllables, to make each word fall into place.
Neyse enough silliness!!!!
Challengers soundtrack’ini de evirip çevirip dinlemeye devam ediyorum. Somehow Beyoncé’yle aynı yıl yayınlanıyor, ama Beyoncé ikinci planda.
Bu kısım çok uzadı bu kez ama düşünecek olursanız bu sene albüm çıkaran herkes flop’luyor mu? Yani ilk bir hafta herkes onu konuşuyor sonra ortalıkta bir şey yok. IT’S GIVING NETFLIX dizisi.
Challengers’ın malum ortamlara geldiğinin notunu da düşelim. Her gün en az iki ice-americano gibi. Her gün bir posta Challengers izleyebilirim.
Mayıs raporu
Kendi kendimi yeniden quote edecek olursam Mayıs popüler kültür için en yoğun, en güzel, en cıvıl cıvıl ay. Met Gala - ki bu konuyu burada konuşmadık ama that’s fine, Resort ya da Cruise koleksiyonlarının gösterimi, Eurovision ve Cannes Film Festivali… Sonra zaten Ağustos’taki Venedik’e kadar KURAK GÜNLER. (Bir ara Venedik Bienali de Mayıs’ta başlardı, artık Nisan’a kaydı, ama bu kez elimizde Mardin Bienali var. LOLOLOL. Partilerden birinde çıkan kriz, İstanbulluların Mardin’i istilası… Link’lerden yazıları takip edebilirsiniz zaten.)
Bu hafta internetteki en güzel -iki- şey
Cannes Film Festivali bir fotoğraf olsa bu olurdu. Yani artık balkonun korkuluklarına tünemiş Susan Sarandon ya da Jane Birkin’in sepetini bir kenara bırakın, rica ederim.
bir kez daha tekrar ediyorum kendimi ama dünya üzerinde en iyi kumaş seçimi armani'de. giorgio sen çok yaşa! Margaret Zhang’ın final Vogue Çin sayısı. Bunun için de Liu Wen’i seçmiş olması ve özellikle sağdaki foto!!!! NE YAPTIĞINIZI ÇOK İYİ BİLİYORSUNUZ KÜÇÜK HANIM!!!!!!!
VOGUE CHINA INSTAGRAM HESABINA UĞRAMAYI UNUTMAYIN
Bunlar da bonus güzellikler çünkü geçen hafta bülteni salamadım.
büyük ihitmalle yılın ve anya taylor’ın kariyerindeki en iyi kapakların başında gelecek. moda dergilerinin yapmaya korktuğu türden bir kapak.
bunun üzerine uzun konuşmak istiyorum. geçiştirmek gibi olacak şimdi ama en azından kişisel tarihime not düşmek için yapıştırıyorum buraya. VE BİLİYORUM ANNELER GÜNÜ GEÇEN HAFTAYDI!!!!!
Bu ara beni en çok mutlu edenler…
Haftalar önce Alaia defilesinden sonra Jennie’nin bu koleksiyondan bir şeyler giymesi gerektiğini AMA ÖZELLİKLE DE MET GALA’DA GİYMESİ GEREKTİĞİNİ SÖYLEMİŞTİM. temayla alakasız olsa da bunun gerçek olması… DOĞRU BÜLTENE ÜYE OLDUĞUNU GÖRMÜŞ OLDUNUZ BÖYLECE.
Isabelle Huppert’in Venedik Film Festivali’nde jüri başkanı olması. Yalnız yazılanlara bakacak olursak başkanken epey kalp kırıyormuş. ICONIQUE…
Çekimleri devam eden yeni Pedro Almodovar filmi sebebiyle New York sokaklarından her gün yeni bir Julianne Moore ve Tilda Swinton fotosu düşmesi.
dünya üzerindeki en cook iki kadın. SET ARALARINDA NE PAYLAŞIYORLAR PEKİ? Lea Seydoux ve Josh O’connor’lı yeni bir Luca Guadagnino filminin ufukta oluşu. Sinema dünyasında kendini tüketme konusunda yarışta olan iki isim Yorgos Lanthimos ve Luca G!. Bir gidin François Ozon’la konuşun isterseniz.
aklımdan geçen random düşünceler
Anya Taylor Joy’un başına Furiosa setinde neler geldi. New York Times’a daha önce kendimi hiç bu kadar yalnız hissetmemiştim dedi. Bu serinin kaderi… Charlize Theron’un Fury Road’da anlattıklarını da unutmadık.
“I’ve never been more alone than making that movie,” she said, choosing her words carefully. “I don’t want to go too deep into it, but everything that I thought was going to be easy was hard.”
Zendaya ya da Hunter Schafer’ın Cannes ya da Venedik jürisinde olduğunu hayal etsenize… Zendaya’nın mega celeb’liğinde bu iş zor olabilir ama bize serve edilecek look’lar.
Sofia Coppola şu sıralar Patti Hansen biyografisi okuyor. SIRADAKİ FİLM????
Cannes’da Eva Green ve Louis Garrell buluşması gerçekleşti mi? Gerçekleşmediyse de ben 10 yıl sonra yeniden The Dreamers izledim.
Yine Cannes’dan devam edeceğim ama… Bazı jüri üyelerinin kurdukları arkadaşlığa bayılıyorum. Sonrasında ne kadarı devam ediyor, hangi level’da kalıyor bu samimiyet bilmiyorum ama mesela Lea Seydoux ve Kristen Stewart’ın Cate blanchett’e bakışı. Sienna Miller, Rosy de Palma ve Xavier Dolan ya da bu sene Greta, Lily ve Eva Green samimiyeti gibi. Bu flört hallerinin hep bir filme dönüşmesini hayal ediyorum ama…
Evimde duvar kenarında beşer, onar şeklinde kümelenmiş dergi yığınlarından birinin tepesinde - elle’de çalıştığım günlerden yadigar- Jennifer Lopez’in kapak olduğu sayılardan biri duruyor. Her gün bakışıyoruz, şu delikli delikli Prada triko’yu giydiği kapak hani. Her gün dünyadaki en anti Prada insanın Jennifer lopez olduğunu bir kez daha aklımdan geçiriyorum sonra. Her ne kadar marka ve jlo’nun geçmişini araştırmak için google’ladığımda jenny from the block’un güneş gözlüklerinin prada olduğunu görmüş olsam da…
Bazen her odada olmak istiyorum… (met gala post’unu geçen hafta içime sindiremediğimden yollayamadım o yüzden bölük pörçük burada konuşuyorum ama) Mesela bu Sydney Sweeney look’un moodboard’unda neler vardı. Çok merak ediyorum, ekiptekiler birbirlerine nasıl mesajlar attı. Billie Eilish benzetmesi intentional mıydı? Bu arada şurada Emma Chamberlain nasıl hazırlanmış video’su var. Yarım saatlik bir belgesel. Çok iyi.
Met Gala’nın ardından: GARDEN OF TIME! Bahçedeki kurtçuklar.
Met Gala’da mesela temayla yakından uzaktan ilgisi olmayan ve sıradan şeyler giyen insanlar, stylist’leriyle ya da buluştuklarını varsaydığımız durumlarda tasarımcılarla nasıl bir diyalog halindeler… Celebrity kişi - ya bunun temayla alakası ne?? İnternette boş yere beni drag’lemesinler diyor mudur? Tasarımcı, stylist… Hacı boş ver diyor mudur?
İnternete ödediğim her bir kuruşun hakkını veren celeb’ler tam liste.
Salma Hayek… #SALMADOINGSALMATHINGS diye hashtag’im bile var after all!!!!
Natalie Portman’ın kitaplarıyla yaptığı selfie’ler…
Hideo Kojima’nın ünlü selfie’leri… Kojima’nın infinity stones gibi topladığı ünlüler arasında
Luca Guadagnino
Taylor Russell
Hunter Schaffer
Timothee Chalamet
(Best of lea seydoux hesabından MOTHER. diye paylaşılan bir video’u repostlaması da gösteriyor ki HE GETS IT!!!!!!!)
Bu hafta herkesin konuştuğu
bunları bilmiyorsanız nerdeydiniz?
Billie Eilish’in yeni albümünü dinlediğinizi story’e koymadıysanız are you really using Instagram… Albüm çok çok güzel O AYRI!!!
Law Roach! The Cutting Room Floor’daki söyledikleri olay olduktan sonra herkes eski Law röportajlarını ve podcast’lerini internete dökerek algoritmada öne çıkmaya çalıştı. En son hamle de Bazaar’dan geldi. Bu adama bayılıyorum.
Hangi ünlülere blok koyuyoruz… Dadanizm bize yol gösteriyor…
Jlo ve ben affleck ayrılıyorlar mı? Yeniden?
Kapaklar
Özellikle Fransız yayınların Cannes boyunca hazırladıkları özel eklere, günlük dergilere ya da dijital kapaklara bayılıyorum. Bunların arasında en sevdiğim Les Inrocks’tan geldi.
032c konu toplantısında KAPAĞA KİMİ KOYALIM diye sorduktan sonra KATE UPTON yanıtı kimden geldi? Uzun zamandır dergicilikle alakalı en merak ettiğim soru bu oldu… 2010’lar comeback’i is that you!!!!!
Haftanın en güzel kapağı tabii ki Rosalia ve 032c
Haftanın en güzel ikinci kapağı Rolling Stone’un Charli Xcx kapağı. Petra Collins'in soft, 90'lar VHS, amerikan bağımsız filmi karelerine bayılıyorum.
Sophie Turner, Chioma Nnadi’nin üçüncü Vogue UK kapağı’nda FKA Twigs ve Zendaya sonrasında.. en sevdiğim moda editörlerinden Camilla Nickerson ve yine en sevdiğim fotoğrafçılardan Mikael Jansson ile.
Vogue Adria bu işte yeni olabilir ama Gucci çoktan oradan da bir kapak satın almış. Look bana fazlasıyla Louis Vuitton’u çağrıştırıyor, keza üzerine yazılan Voyage Voyage spot’u da…
Açıkçası Kendall yerine Vogue Usa’den bekliyordum ama henüz ilk Amerikan Vogue kapağını elde edemeden yine ELLE USA’de. Altını çize çize BAYILDIĞIMI SÖYLEYEBİLİRİM. Styling eski Vogue Paris kızı Anastasia Barbieri.
Bir Vogue kapağı daha. Vogue Australia hem Louis Vuitton’dan hem Bulgari’den parayı almış gibi. Huzurlarınızda ZENDAYA!!!!!
Bu kapak bu şekilde basılıyor mu merak ettim! Cesaretlerinden ötürü bravo, nora attal, vogue kore kapağında.
geçen haftadan kalan bazı kapaklar
Haftanın tartışılan kapağı başta New York olmak üzere ABD’deki üniversitelerde protesto halinde olan öğrencilerin hikayesini kapağa taşıyarak destek vermiş gibi duran New Yorker sayısı oldu. Filistin’e dair bir şey söylemeyip suya sabuna dokunmadığı nedeniyle epey eleştirildi. (Ki doğrusunu geçen hafta New York Magazine yapmıştı.)
Naib Mian şurada eleştiriyor.
What the NYer is trying to do is take an audience of progressively minded liberals who may be sympathetic to the cause of the students and focus their attention on the students and not the cause. The students don’t need or want your sympathy. They want you to care about Palestine….
Hari Nef, Apartamento’nun kapağında. Hari’nin evini göreceğimiz için çok heyecanlıyım.
Kendall Jenner, Vogue kapağında. Low-key, fanı olmama rağmen Vogue’un yaz kapağının Anya TaylorJoy olmasını istiyordum, ki bugüne kadar hiç Vogue (usa) kapağı olmaması çok garip. Kendall’a gelince moda dünyasında 678 tane çalışan model varsa Kendall 678. favorim. Insta-model olmasa sektördeki 10. yılı kutlanır mıydı, kutlanmazdı, ama yaklaşım olarak altı doldurulan bir hikaye mi evet! Ha güzel mi? Bence inanılmaz güzel bir yaz kapağı… Carine ya da Emmanuelle era Vogue Paris kapaklarının sahip olduğu seksi vibe yok ama daha commercial, sorun değil, seksi olmak zorunda da değil.
90’lardan akıllarda kalan o çok tatlı, romantik ve seksi analog karelerin CGI versiyonları gibi, midjourney için komut yukarıdaki cümle ama ortaya çıkan overphotoshopped kareler sanki. Fazla muntazam ve hikaye anlatmaktan yoksun ama THATS FINE I GUESS.
Jamie Dornan, Arena Homme + kapağında. Loewe ile/ Loewe sayesinde Met Gala’nın en iyi giyinen erkeği, Interview hikayesinden bu yana en iyi/seksi dergi çekimini verdi bize.
Kapakta gülen yüz gördüğüm gibi benim yelkenleri suya indirme hızı… Paloma Vogue Brezilya’da…
Kristen Stewart Porter’da.
Cannes
İlk hafta olanlar
Önce filmler (pazar hariç)
Haftanın en çok konuşulan filmi MEGALOPOLIS oldu. Sebebi çok. Her (erkek) yönetmenin hayatını adadığı bir vanity porject’i oluyor, bu da onlardan. Birçokları filmin fena flop’ladığını söylüyor. + Adam Driver’ın 98. kez bir yönetmenin vanity projesinde yer aldığı film aynı zamanda. Driver sinema yıldızı olmayabilir, ün bakımından sanki ama filmografisi UNMATCHED! Ayrıca Lena Dunham’dan bu yana hiç kadın yönetmenle çalışmamasını da hatırlatalım. Filmin en iyi yanının camp ruhundan ötürü Aubrey Plaza olduğu söylendi. Ayrıca bir noktada Adam Driver’ın karakterinin salondan bir seyirciyle interaction’a girdiği sahne varmış. Yıkılsın duvarlar. Neyse FF COPPOLA, AN ICON, A LEGEND!!
Andrea Arnold’un Bird’ü ortak kanıda en beğenilen film. Ancak eleştirmenlerin yıldız tablosunda pek de pekiyilerş toplanmış gibi durmuyor. Barry Keoghan ve Franz Rogowski’nin başrolde olduğunu hatırlatalım ve Barry’nin her defasında bugüne kadar hep Arnold’la çalışmanin hayali olduğunu vurguladığını söyleyelim.
Ortak beğenilerden bir diğeri ise Yorgos Lanthimos’un Hollywood’daki cool herkesi topladığı Kind of Kindness. Dogtooth evrenine geri döndüğü, o günden bu yana en iyi filmi olduğu söyleniyor. Sacred Deer ya da Poor Things size fazla geldiyse bu filmi hiç heyecanla beklemeyin yani.
Festivalin ilk haftasında gösterilen filmler bu kez genelde flop’lamış sanırım. Açılışta gösterilen lea seydoux ve louis garrell’li the second act de bunlardan biri.
Resmi seçkide olmasa da büyük prömiyeri yapılan Furiosa’da Anya Taylor ve Chris Hemsworth övgülere boğuldu.
Sıkıcı olduğu söylenen filmlerden bir diğeri de Paul Schrader’in Oh, Canada’sı oldu. Jacob Elordi’nin teşrif etmediği halıda da sadece rol arkadaşları Uma Thurman ve Richard Gere vardı. MERAKLISINA NOT: Elordi filmde jockstrap giyiyormuş. Umarım şeftali ikinci bir boran kuzum vakası yaratmaz.
Yine eleştirmenlerden çok övgü almasa da fazla stilize ve siyah beyaz sinematografisi ile bu yıl en çok konuşacağımız filmlerden biri olacağına emin olduğum The Girl With a Needle korku dolu bir Danish dram’ı.
Twilight of the Warriors afişine baktığımda The White Goose Lake vibe’ı aldığım bir film.
Şu an Mubi’de de gösterimde olan ve BENCE ÇOK GÜZEL OLAN Suzhou he (2000 yapımı) filmin yönetmeni ve senaristi Ye Lou’nun yeni filmi An Unfinished Film hemen letterboxd watchlist’ime eklediğim entry oldu.
Three Kilometres to the End of the World, doğu bloku ülkelerinden bir gay teenage’in kendini bulma öyküsü.
Eddie Peng’i karimzası çok azında var… Black Dog’u da listeme aldım… Film Belirli bir baklış bölümünde yarışıyor.
Belirli bir bakış bölümünde yarışan Armand…. Başrolde the worst person in the world RENATE REINSVE!!! Performansı epey sevilmiş. Bakalım awards circuit olacak mı? Yönetmeni ise nepo-torun. Ingmar Bergman’ın tornu.
SEKS RAVE VE EROTİZM… Yazı yazılana kadar gösterimi henüz yapılmamıştı ama bu afiş bile her şekilde filmi izlemeniz gerektiğini söylüyor.
Sanırım ŞU ANA KADAR ORTAK ŞEKİLDE HERKESİ HEYECANLANDIRAN O FİLM!!! Jacques Audiard filmi Emilia Perez’in gösterimi dün yapıldı. Filmin yapımcılarından biri Anthony Vaccarello ve Saint Laurent bu yüzden kırmızı halıda dün akşam bayağı bir SL kıyafetleri vardı. Ve tabii Salma Hayek ile Charlotte Gainsbourg. Selena Gomez de oyunculardan biri. Indiwire film hakkında şöyle bir tvit atmıştı: Ayrıca en coşkulu standing ovation da bu filmde yaşanmış.
You haven’t lived until you’ve seen a movie musical in which Selena Gomez says the words “My pussy still hurts when I think of you.”
Ve moda
Bir şey itiraf etmem gerekirse Greta Gerwig’in bu kadar fazla look’larına önem vereceğini pek düşünmüyordum ve AŞIRI MUTLUYUM!!!! MADAME PRESİDENT!!!!!! HAKKINDIR HER ŞEY. jennifer lawrence’ın oscar’daki kırmızı calvin klein ve bella hadid’in 2016 cannes Alexandre Vauthier’inden sonra bir halıda gördüğümüz en iyi kırmızı elbiseyi seçmiş. armani prive!!!!!!!!!!
Greta Gerwig’in haftanın en hararetli moda tartışmasının fitillenmesini sağlayacağını hiç hayal eder miydiniz? Teşekkürler KARLA WELCH!
Sadece şık insanlar değil, şık insanları da süper cool gösteren fotoğrafçılara bayılıyorum. Henüz Greg Williams Cannes’a giriş yapmadı, ya da orada ve çektiklerini yayınlamadı ama since 2010… Vogue Paris’in parti fotolarunu keşfettiğim günden beri Sakia lawaks’ın fotolarına bayılıyorum.
Abartılı olanlar, festivale bununla mı geldinler… bir kenara, bu sene sanki Cannes’da başka bir şey oldu. Her gün, biri geri kalan herkesten çok dikkat çekti.
Pazartesi, Nice havalimanından Cannes’a giriş. Kazanan Anya Taylor Joy’un Jacquemus look’u.
Salı, Greta’nın hazırlıkları: Maison Margiela Artisanal… bu look’un John Galliano’nun kurduğu hayalden çok uzak bir mood’da kullanılması ve bu şekilde bile slay’lemesi OLAY!!!!!
Çarşamba; Naomi 96’da Chanel couture defilesine giydiği look’u Law Roach’un stylistliğiyle yeniden servisledi.
Perşembe; Yseult, Maria Grazia Chuiri’nin Dior bar jacket yorumuyla.
Cuma; Hunter Schafer’in Armani Prive look’u
Cumartes; Geri kalan herksten özür dilerim ama Hunter Schafer bir kez daha rol çaldı. Üstelik kırmızı halıda bile değil. Photocall’de Prada ile.
Başka neleri beğendim?
Önce erkeklerle başlayalım. Franz Rogowski ve Cartier’lerini. Juste un clou yüzüğü ve tank saati.
Lou Ye’nin pantolonu
Twilight of the Warriors filminden şu oyuncunun ceketi.
Biri Chris Hemsworth’e çok acil nasıl giymesi gerektiğini öğretsin. Her tarafta silik renk üç parça takım ve boynu açık beyaz gömlek görmekten bıktım.
Anya Taylor Joy’un Jil Sander takımını.
Eva Green’in giydiği her şey çok güzel. CHANEL, IRIS VAN HERPEN… HER ŞEY…
Vicky Krieps’in de aramızda olduğunu unutmayalım…
Moda dünyasında olanlar
Lauren Sherman’a göre Met Gala’dan bu yana konuşulan dedikodu Pierpolo’nun Valentino’ya doğru geçecek olması, Kim Jones’un Fendi’sinde hep bir şeyler eksik olduğu kesin, PP nedense de burası için çok uygun olur gibi. Hani onu Givenchy’de falan görmek istemeyiz ama Fendi tam onluk bir yermiş gibi.
Bunu çok dile getirmesek de Demna ve Balenciaga, şu sıralar Valentino Naci gibi hareket ediyor. Met Gala’dan Cannes’a her tarafta EXQUISITE denebilecek look’lar çıkıyor karşımıza ama her biri 50’lerin birer replikası. Bu arada Met Gala’da Balenciaga’yal gelen herkes oyunu kazanmış gibiydi. Ama gecenin en iyisi kesinlikle Isabelle Huppert’di, bunu bence Tyla ile paylaştı, ama more on this daha aşağıda.
Balenciaga - bana derler aga! Bunun sonu nereye kadar varacak bilmiyorum ama şu sıralar Chloe ve Chemena’nın en büyük fanının Beyoncé olma fikriyle epey ilgileniyorum/eğleniyorum. Moodboard’da western ve lüks boho mu birleşti, yoksa female empowerment mı bekleyip göreceğiz. Chloe yüzü olarak Beyoncé fikri peki? Chloe’nin sahibi Richemont yerine LVMH olsaydı çok uzak olmazdı bu fikir gerçi ama?
yee ha! Speaking of Chloe - Pazartesi günü Tate Modern’de Gucci’ni Cruise 2025 koleksiyonu sunuldu.
Müzede defile yapan herkes benim için oyuna daima 1-0 önde başlar.
Kate Moss bir markayı tanıtıyorsa olay 2-0 öndedir.
Hele bu defile Paul Mescal ve Daisy Edgar Jones’un flörtüyle gölgeleniyorsa. Şampiyon belli ikinci kim?
ama yavaşş!!!! o kadar da hızlı demedikk.
Sabato’nun Gucci’sinde şu an kadar en sevdiğim şeyin devamlılık olması.
Daha sade şıklığını düşününce. Ama her seferinde başka bir markayı taklit ediyor demeyeceğim ama başka bir markanın kitlesinden birilerini ayartma peşinde. Bu kez de mood’da fazlaca Chloe vardı sanki. Yine de Londra’nın parti kızları ve cici kız prenses Diana moodboard’da ve koleksiyonda karşımıza çıkıyor. Ortamlarda tekrarlayabileceğiniz şeyse koleksiyondaki işçiliğin ne kadar güzel olduğu. Bakın şu look’a.
Koleksiyondan daha güzel olansa Kİ SABATO’NUN İÇİNE BİR ADET JACQUEMUS KAÇMIŞ GİBİ… ŞOVDAN ÖNCEKŞ REKLAM KAMPANYASI… KATE MOSS!!!!! Daria, Paul Mescal, Bad bunny ve kendall şimdi de moss… sabato bu konuda işini çok iyi biliyor.
Kering’de bir süredir işler yolunda gitmiyor. Skandallardan sonra bir türlü toparlanamayan Balenciaga, her defasında -yok daha Sabato’nun koleksiyonu mağazalara gelmedi savunmasıyla Gucci’deki gerileme, Alexander McQueen malum, geriye bir tek Bottega kalıyor. Bottega’ya aslında çok değinmeyecektim ama şunu söyleyeyim. Of all the fashion houses, cruise koleksiyonu için kimseleri bir yere uçurmamasına rağmen en güzel koleksiyonu da ortaya koyan Matthieu oldu. Neyse bu maddeyi buraya koymamdaki esas neden şu, Kering gerilemesindeki esas nedenin Sabato’nun Gucci’sinin Çin’de pek tutmamış olması. Hani zaten çok yeni de sonuçta Alessandro Michele yokluğunda Sabato bir tık daha görünürdü. Gelecek yıl Michele ile Valentino geri geldiğinde, belli ki Çin’i işgal edecek ne kadar agresif bir marketing göreceğiz şimdiden aşırı merak ediyorum.
Canada Goose’un FIRST EVER kreatif direktöre ihtiyacı var mıydı? Bu ismin Haider Ackermann olmasına gerek var mıydı? bu ortaklığın duyurulması için elçi olarak seçilen kişinin Jane Fonda olması şart mıydı? HER ZAMANKİ GİBİ SORULMASI GEREKEN SORULARI SORDUM. Her bir soruya cevabım ise hayır.
Sadece haftanın değil, büyük ihtimalle yılın en büyük reklam kampanyalarında birine LouisVuitton imza atmış oldu. Ronaldo ve Messi’den sonra (hayır Anatomy of a Fall’un başrolündeki değil futbolcu olan) Nadal ve Federer, Annie leibovizt’in kadrajını önünde. Dağa giden iki erkek arkadaşın hikayesinin sonunda Brokeback Mountain’ı izleyen herkes biliyor zaten.
Bu kampanya zaten yayınlanmamış mıydı? Unutmuşum. Geçen yılda kalmış gibi. Timeline konusunda normalde iyiyimdir, ama bu Chanel kampanyası şu anda o kadar manasız kaldı ki anlamadım neden…
Rosalia, Dior’un yeni elçisi oldu. Aslında Lady Dior çantalarının. Ki bu büyük ölçüde sıklıkla ya da major event’lerde Dior giymesi anlamına geliyor. Dior’a Rosalia’yı kim önerdiyse, his/her ass should be eaten. Ama Rosalia’nın fashion game’i bir tık aşağıya düşecektir. Gerçi Met Gala’da da gördüğümüz gibi tıpkı Jennie ve Lily Rose’un Chanel’de yaptığı gibi bir parça cunty’lik ve gençlik getirecektir markaya ama… Genelde unique stile sahip insanların bir markaya (hiç fark etmez hangisi olduğu) bağlı olması bir parça yas.
Gucci’nin Jannik Sinner’lı yeni reklam kampanyası. Gözler Gucci’den fazla Nike seçiyor. Bunun sebebi? Yeni bir işbirliği konusunda göz doldurmaca?
Bottega Veneta yaz kampanyası… Alışılageldik hot summer değil!
Louis Garrell, Dior Men Couture’un elçisi olmuş. HAKKIDIR!!!!!!!
Tyla! A star is born
Tyla’nın kim olduğunu Met Gala’ya kadar bilmiyorduysanız yalnız değilsiniz, ama bu da hepimizin ayıbı. Esas Meta’nın davetlisi olarak katıldığı galaya Garden of Time konseptinin - Time kısmına odaklanan nadir tasarımlardan biriyle, Balmain’in kum saatiyle katıldı. (En son hatırlarsanız kimin zamana odaklanacağına merak ettiğimi söylemiştim. İçine gülün saklandığı buz kalıbı çantada da bence gecenin en iyi numaralarındandı ve yine Isabelle Huppert’in kıyafeti de)..




Neyse galadan sonra Tyla’nın albümünü dinledim. Kendisi 2002 doğumlu ve Güney Afrikalı şarkıcı/entertainer… İlk albümünü de aslında geçen ay yayınladı. Ve NO SKIP!!!!!!
You give me butterflies
Got me falling in the deep end of your disguise
Sparred with a hundred lies
So I fear this might be my goodbye
Water’ı duymuş olabilirsiniz. Ama albümün tamamını dinlemenizi çok isterim. 2000’lerde Ciara’nın 1,2 Step ya da Rihanna’nın Pon de Replay’le birlilkte bir anda hayatımıza gelmesi gibi.
Tyla fanları kendilerine Tygers diyo. Eğer bunları beğeniyorsanız tebrikler siz de 10 kaplan gücündesiniz.
Beyoncé tarafından approved! Albümünü çıkadığında Kraliçe arı ona bir buket çiçek yollamıştı.
İlk büyük kapaklarından biri T Magazine, sonra Numero Hollanda…
Albüm kapağında Christian Cowan giyiyor.
Grammy’si var, Brit adaylığı da ekstra.
Life recently
Bu ara tükettiklerim…
izlediklerim
The Beach: Filmi log’lamak için Letterboxd’ı açınca insanların neden bu kadar nefret beslediklerini anlamadım. Ama biri şu minvalde bir şey yazmıştı ve inanılmaz hak verdim… Bazı filmler pazar akşamüzeri izlenmek için yapılmıştır… Bir taraftan nedense inanılmaz 2000’ler ruhlu bir film. Diğer taraftan three tickets to challengers… I mean leo, virginie ledoyen, guillaume canet… bundan daha seksi bir üçlü zaten challengers cast’ı… sonra acaba lost yapımcıları filmi izlemişler midir diye düşündüm? neyse her şey çok in your face -anlayabiliyorum da neden herkes bir yıldız vermiş onu anlamadım.
Baby Reindeer: Dizi tek bir oturuşta bittikten sonra yaptığım tek şey şu oldu. Ama cevabını da tam bulamadım. “What makes a tv series binge watchable?” şeklinde Google’lamak… Vulture’ın neden herkes Espresso dinliyor demesi gibi
La Chimera: Josh O’Connor sevgimiz yeni değil, ama Challengers hive - ki Challengers’a gitmeden bir gün önce izlemiştim filmin başına geçirtmişti beni. Alice Rohrwacher low-key yeni favori yönetmenlerimden olmaya başlarken şu magical realism işini aşırı iyi bildiğini söylemek isterim.
Afire: Eric Rohmer Baltık kıyılarında gibi de düşünebilirsiniz. Arkadaşlarla bir AirBnB evi kiralayıp 15 gün güzel bir evde vakit geçirmeyi hayal ediyorsanız çok güzel bir moodboard filmi..
The Durrell’s: Bu ara bayağı bir Josh O’connor filmografisine düştüm. Daha önce ilk sezonda bıraktığım diziye geri döndüm. Yeni bir hayat kurma fikri herkese bu kadar tatlı nasip olmaz herhalde… Tam yaz öncesi Yunan adası… Kalpler kırıldı.
Cahil Periler: 2000’lerin başında yemek sonrasında ailem salonda uyuyakalmışken göz kaçıra kaçıra izlediğim filme 20 yıl sonra geri döndüm. Bir de film Kanal D’de yayınlanmıştı.
God’s Own Country: Josh O’connor rönesansı yaşattığımı söylemiştim kendime size. Ayrıca onu ilk tanıdığım film. Sanırım !f ya da istfilm fest’te ilk gösterimi yapılmıştı.
okuduklarım
Budala- Elif Batuman, geçtiğimiz hafta elimden düşürmeden okuduğum kitaptı. yeniden okula dönmek istediğimi düşündüm. sonra 34 yaşında 18 yaşındakilerle nasıl muhatap olurum diye düşünürken filmin muhakkak kitabının olması gerektiği üzerine kafa patlattım. hatta nedense yönetmenin güney koreli birinin olması gerektiğinin kanaatine vardım. kitap bir ara beyazperdeye aktarılmak üzere satılmış ama herhangi bir bilgim yok.
Son Kadeh - Zebel Yesayan, aşktan bin parçaya bölünmüş kendini entelektüel sanan, insanı yoran farsnız erkolar bakın işinize. kendi içine hapsolmuş ve yasak aşkı tarafından tükenen bir kadın. saorise ronan sinemada çok iyi oynayabilirdi.
Silahtar Bahçeleri, Zabel Yesayan, hayatımda okuduğum en iyi şeylerden biri. eski istanbul’u okumak hep çok güzel. time travel merak ediliyorsun.
Geçen haftalarda bir de Yuva ve Salon Mars’ı okumuştum. Kuzey’de sahil kasabası ya da San Francisco… end up etmek isteyeceğim iki yer.
dinlediklerim
Hit Me Hard and Soft: Bu pazar akşamüzeri kendisiyle date’e çıktığım albüm. Sonunda Billie benim için Bad Guy ve çok iyi film müzikleri yapan biri olmaktan çok öteye gidebildi. Döndürür döndürür dinlerim. Sanırım çok az başıma gelmiştir bu. ilk dinlemede daha albümün tamamına vakıf olmadan aynı parçaya defalarca üst üste dinlemek. Chihiro sen bir masterpiece’sin…L’amour de ma vie de… Albümün synth pop, electro pop ve dark pop haline bayıldım. SAD BUT STILL DANCING MOOD’UMLA ÇOK İYİ UYUŞUYOR.
Radical Optimism: Bu dua lipa’nın üçüncü albümü. ortaya koyduğu işle ne yöne doğru gideceğini kanıtlaması gerekiyordu. A Star is Born mu? Yoksa just a cute girl next door mu? Lipa internetin sweatheart’ı olmaya devam edecek evet ama pop star enerjili mi tartışılır… Albümde en sevdiğim şarkı sanırım Maria oldu!
P.O.P.: Dua lipa’nın örnek alması gerektiği kişi de Eurovision’da Yunanistan’ı temsil eden Marina Saati. She came, she conqured and KALPLERİ KAZANDI. Bir haftada eurovision’da esip gürledikten hemen sonra ülkesine döndü ve albümü anında saldı. LALALALA favorim. Sen o albümü hadi en azından Training Season’ı Grammy gecesinde yollayacaktın bize Dua.
Haftanın fotoğrafı
Kylie Minogue’dan sonra Salma Hayek de internetin en şanslılarından.
Teşekkür ederim!
Gelecek hafta - umarım- görüşmek üzere!